27 Aralık 2008 Cumartesi

Kozanın İçinde Bir Tırtılken Ben

Sahi ya? En son zaman vuruldum?
Ne zaman aldatıldım?
Ne zaman kandırıldım?
Ne zaman reddedildim...

Çooooooook oldu. O'su bol olandan hemde. Dikenli tellerden ördüğüm kozaya kapanalı çok uzun zaman geçmiş besbelli. Hayat beni unutmuş, ben kendimi unutmuşum.

Kırmızı kartlar koleksiyoncusuyken ben, hayat daha güzelmiş...
Çiçekler açarmış, sonra çürürlermiş...
Bir varmış, bir de yokmuş...
Ve 'O' olmayan şey; Benmişim.
En azından öyle sanırmışım, sabahlara doğru bu iskeleye demir attığımda. Ve sonra; Sabah olurmuş, dünyaya ve sokaktaki kedilere "Günaydın!" deyip, uyurmuşum.

Şimdilerde hayat o kadar normal ki; Benim gibi dünyanın dönüşüne ters bir adamın zoruna gidiyor haliyle. Biraz toparlayayım kendimi canım, hep böyle yaşanmışlıklarla hayat geçmez ki. Hayat geçer de, ben geçer miyim?

Bak yine sabah oldu. Ben şimdi "Günaydın" diyeceğim.
"Günaydın Dünya! Günaydın sokaktaki tüm kediler!"

İşte hikaye böyle başlıyor...

Hiç yorum yok: