18 Kasım 2008 Salı

Pasta Tarifi

Gecelere ve sabahlara dair yazdığım yazılar o kadar çoklar ki; Artık, bu sıradan şeyleri kullanmayacağım sanırım. Bu yazıyı bile, uykusuz geçen gecenin bir sabahında yazıyorken bunu nasıl söyleyebilirim bende bilmiyorum ama büyük bir ihtimalle, alışkanlıklarını kolay kenara atamayan biri olarak, bunu da beceremeyeceğim. Verdiğim bir çok sözü tutamadığım gibi, bunu da yapamayacağım.

İmza
Ben...

Şimdi başlayalım yazımıza. Elimizde olanları bir inceleyelim, bu iş biraz pasta, börek, çörek yapmaya benziyor. Malzemeler var, onları kullanarak yazıyorum, fırına vermek yerine sizlerin okuyabileceği yerlere gönderiyorum. Olay bundan ibaret, kısacası herkes yazabilir. Bu tanrı vergisi bir şey değil anlayacağınız. Bende, özel bir adam değilim zaten.

Malzemelerimiz neler; Bir adet Klavye, bir adet Not defteri, tüm bunları görebilmek için bir adet Ekran. Eğer, "Ben eski kafalı bir adamım." Diyorsanız. Bir yemek kaşığı kağıt ve bir adet kalem yeterli olacaktır. Tabi, un misali yazının özünü oluşturan en önemli malzemeyi unutmamak lazım. O da; Konu...

Buraya, "Şimdi benim bir konum yok." diye yazacaktım ama aslında var. Konu, olayın işleyişinden ibaret sadece, basit yani. Tabi, insanın konuyu kaç derecede pişireceğide mühim. Çok fazla ateşlerseniz yazıyı, yakarsınız. Kısık ateşte giderse olay, okuyacak adam sıkılır haliyle.

Malzemeleri ve püf noktaları verdikten sonra, nasıl yapıyoruz bu işi bir bakalım. Aslında, insanın aç olması lazım yazmaya. Yani, ilham perisi muhabbetleri falan yalan. Ben 32 Saat ayakta kaldığımı bilirim, gözlerimi kırpmadığım vakitler oldu. Hiç görmedim...

Ve ya, ne bileyim Stephen King'in tanımlaması ile kağıdın ( ya da ekranın) ortasında beliren o kara deliği falanda görmedim. Öyle olsa, bilgisayarın ekranı bozulurdu galiba... Sanmıyorum, yok öyle şeyler. Açsan yazmaya, yazarsın. Neyse...

Oturuyorsunuz, yazının acı mı, tatlı mı, ekşi mi, tuzlu mu olduğuna karar veriyorsunuz önce. Ardından, konu dediğimiz ana malzemenin üzerine yoğunlaşıp, yoğuruyorsunuz. Bunu yiyecek kişide önemli tabi, eğer yazıyı yiyecek kişinin ağzının yanmasını istiyorsanız acılı yapıyorsunuz, sevinmesini istiyorsanız tatlı yapıyorsunuz. Elbette, bu çok şıralı olmuş diyerek beğenmeyenlerde var. Yerseler...

Birde, Hijyen mevzusu var tabi. Genellikle, tavsiye ettiğimiz temiz olmasından yanadır lakin öyle yazılar vardır ki, istediğin kadar hijyenik davran, yinede kirlidir. Kokoreç misali...

Sonuç olarak; Yukarıda belirtmiş olduğum gibi, bu iş pasta yapmaya benzer. Kimileri yer beğenir, kimi yemediği halde beğenir, kimisi yer beğenmez veasire... Ama en güzel yanı; Kim ne derse desin, sen beğenirsin...

Hiç yorum yok: